31 Mayıs 2012 Perşembe

Porselen Dolgu

Porselen dolgular laboratuarda hazırlanan üstün estetik ve dayanıklılığa sahip dolgulardır. Kompozit dolgulara göre, uygulandıkları diş ve komşu dişler ile çok daha uyumludur. Bu, dolgunun ağız dışında laboratuar ortamında hazırlanma özelliğinden kaynaklanır. Dişin kırık, çürük veya eski dolgulu kısmı uzaklaştırıldıktan sonra kalan sağlam bölümün ölçüsü alınarak laboratuara yollanır. Laboratuar ortamında, hassas bir teknoloji ile hazırlanan model, özel IPS makinesine alınarak mükemmel estetik ve fonksiyona sahip dolgular elde edilir.IPS porselen dolgular, dünyada mevcut ağız içi restorasyon materyalleri arasında diş dokusuna en uygun malzemedir. Bu porselen dolgunun hazırlanmasında en ileri teknoloji kullanılır. IPS dolgu yönteminde ağızdaki sağlıklı diş dokusuna dokunulmaz. Minimum madde kaybı ile maksimum tutuculuk sağlanır. Sıkıştırılmış özel bir porselenden olduklarından ve ağızda sertleştirilmediklerinden kenar sızıntısı minimumdur (Bu, dolgu altı çürükleri ve dolgunun düşmesini engeller).

Estetik Gülüş Tedavi Planı

Bu aşamada hastayla beraber en uygun tedevi planı kesinleştirilir. Aslında her diş doktoru hastasına en uygun tedavi planını sunmak ister. Bildiğiniz gibi, güzel bir gülüş için dişler beyaz, eksiksiz ve düzgün sıralanmış olmalı. Ayrıca dişleri saran diş eti açık pembe ve diş yüzeyi de düzgün görünmeli, işte bu görüntünün elde edilebilmesi için eksik dişler varsa boşluklar porselen vb. materyallerle restore ediliyor.Diş çürükleri de uygun renkte dolgu maddeleriyle ve dişin orjinal formuna sadık kalınarak dolduruluyor. Dişlerin diziliminde çapraşıklık sorunu da ortodonti tedavi yani dişlere tel takılmasıyla giderilebiliyor. Ancak doktorunuzu kısıtlayan bazı etkenler olabilir (hastaların sosyo-ekonomik düzeyleri, kültürel yapıları...gibi). Bu durumda diş doktoru hastasıyla son durumun tedavi ve estetik düzenleme sonucu nasıl olması gerektiğini anlatır.

Estetik Dolgular Nasıl Yapılır ?

Estetik dolgular, hazırlanmış kavitelere tabaka tabaka yerleştirilir ve her tabaka özel bir ışık ile sertleştirilir.
Estetik dolgunun ağız dışında laboratuar ortamında hazırlanma özelliğinden kaynaklanır. Dişin kırık, çürük veya eski dolgulu kısmı uzaklaştırıldıktan sonra kalan sağlam bölümün ölçüsü alınarak laboratuara yollanır. Laboratuar ortamında, hassas bir teknoloji ile hazırlanan model, özel IPS makinesine alınarak mükemmel estetik ve fonksiyona sahip dolgular elde edilir.

IPS porselen dolgular, dünyada mevcut ağız içi restorasyon materyalleri arasında diş dokusuna en uygun malzemedir. Bu porselen dolgunun hazırlanmasında en ileri teknoloji kullanılır. IPS dolgu yönteminde ağızdaki sağlıklı diş dokusuna dokunulmaz. Minimum madde kaybı ile maksimum tutuculuk sağlanır. Sıkıştırılmış özel bir porselenden olduklarından ve ağızda sertleştirilmediklerinden kenar sızıntısı minimumdur (Bu, dolgu altı çürükleri ve dolgunun düşmesini engeller).

Estetik dolgu dişe göre şekillendirilir ve düzeltilir. Bütün bu işlemler amalgam dolgu işleminden daha uzun sürer. Ancak amalgamın en az iki katı kadar daha pahalıdır. Estetik dolguların ağızda kalma süresi de 7-10 yıldır ki bu süre amalgamın ömrüne yakındır. Ancak çok büyük dolgularda durum amalgamın lehinedir.



Çene Cerrahisi ve Yirmi Yaş Dişi

Üçüncü azılarınız henüz sürmemişse, diş hekiminizi ziyaret ederek durum hakkında bilgi edinebilir ve gömülü kalan dişlerin neden olabildiği ağrı, şişme, enfeksiyon, çürük ve diş eti hastalıkları gibi bazı problemler ortaya çıkmadan etken dişin çekilmesini sağlayabilirsiniz.


Pedodonti Çocuk Diş Hekimliği ve Çocuğun Diş Hekimini İlk Ziyareti

Bunun için en ideal zaman bebeğin ilk dişleri çıktıktan sonraki altı aydır. Çocuğunuzun dişleri ile ilgili problemler çok erken yaşlarda başlayabilecektir. Bu dönemde bebeğin beslenmesi, diş bakımı ve emme alışkanlığı hakkında bilgi edinerek ortaya çıkacak problemlerin başlaman önlemek mümkün olacaktır.

Laminalar

Son yıllarda estetik beklentilerin artması ile lamina porselenlere olan ilgi de artmıştır. Daha beyaz ve kişinin kendi istediği gibi bir gülüşe sahip olması artık mümkün.
Halk arasında “ Yaprak Porselenler ” olarak da bilinen lamina dişler sayesinde estetik olmayan bir gülüş artık kader olmaktan çıktı. Mükemmel estetiği sağlamak amacıyla uygulanan seramik laminalar pozisyon bozukluğu olan, renklenmiş, travmaya uğramış, kırılmış ya da aşınmış, ayrık ön dişler için koruyucu bir tedavi metodudur. Ön dişlerin renk, form ve pozisyonlarının değiştirilmesi amacı ile kullanılırlar. Ayrıca lamina tedavisi daha güzel bir gülüş ile kişinin kendine güvenini de arttırmaktadır. Doku uyumları, aşınma dirençleri, renk stabiliteleri ve doğal dişe benzer estetik üstünlükleri nedeniyle sıklıkla tercih edilebilirler. Camsı karakterdeki yapıları nedeni ile ışığı yaygın ve ışınsal olarak yansıttıkları kadar yaygın ve düzenli olarak da geçirirler. Bu şekilde doğal dişin ışık geçirgenliği ve yansıtma özelliklerini gösterebilme potansiyeline sahiptirler. Laminaları doğal dişlerden ayırt etmek neredeyse imkansızdır. Dişin ön yüzeyinden 0,3-0,7 mm'lik bir tabaka kaldırılır. Ölçü alınır, elde edilen model üzerinde mumdan dişler hazırlanır. Mumlar hasta ile beraber, onun isteklerine göre düzenlendikten sonra, ideal gülüş elde edilmiş olur. Mükemmel bir uyumla hazırlanmış laminaların, özel bir yapıştırıcı kullanılarak diş ile bir bütün olması sağlanılır. Renklenmiş dişler söz konusu ise, alttaki diş renginin kötü bir şekilde yansımasını engellemek ve ideal bir estetik sağlamak için porselen kalınlığı arttırılmalı ve öncesinde diş beyazlatma işlemi uygulanmalıdır. Laminalar yapıştırıldıktan sonra en önemli nokta hastanın ağız bakımıdır. Ağız bakımı iyi değilse elde edilen estetik kısa bir süre sonra diş etlerinin kötü görüntüsü nedeni ile bozulacaktır. Lamina restorasyonlarda hekimin bilgi ve becerisi kadar çalışılan laboratuarın başarısı da önemlidir.

Beyazlatma

Diş beyazlatma insanların, son yıllarda, daha çok rağbet ettiği bir tedavi ve estetik yöntemidir. Dişler zaman içerisinde çeşitli nedenlerle renklenirler ve eski parlaklıklarını kaybederler. Gelişmiş beyazlatma teknikleri ile dişlerin doğal rengini daha beyaz ve parlak yapmak artık çok daha kolay.




Estetik Diş ve Diş Zirkonyum

Zirkonyum full seramik materyal ile yüksek dayanıklılığa sahip estetik diş hekimliği restorasyonları yapılabilmektedir.
Başlangıçta tek kron ve üç üyeli köprüler ile sınırlı olan zirkon bugün geliştirilmiş yüksek stabiliteye sahip 14 üyeli tek parça retorasyonlar yapılabilmektedir. Zirkonyum restorasyonlar özel olarak geliştirilmiş bilgisayarlı freze sistemi kullanılarak da yapılabilmektedir.

Zirkonyum porselenlerin başarısındaki en büyük neden; basınçlara ve kırılmalara karşı çok sağlam olmalarıdır. Özellikle ağızda kullanılan porselenlerde aranılan ilk özellik çiğneme ve ısırma kuvvetlerine karşı dayanıklı olma özelliğidir. Zirkonyum porselenlerin en önemli diğer özelliği ise doğal dişlere çok benzer estetik özelliklere sahip olmalarıdır. Zirkonyum porselenler doğal dişler gibi ışığı geçirebilirler ve bu da doğal diş görünümü verir.

Ayrıca zirkonyum porslenlerin en büyük farkı, diş dokuları ve dişeti ile olan mükemmel uyumudur. Zirkonyum porselen metal destekli porselenler arasındaki bu belirgin farklar, zirkonyum porselenlerin tercih edilme sebebidir. Özellikle sağlığı ve estetiği bir arada isteyen hastaların tercihi olan metal desteksiz zirkonyum porselenler daha uzun ömürlü olabilir.

Estetik Diş Hekimliği

Gülüş tasarımı, hekimlik ve sanatın birlikte uygulanarak, yüze özel ideal gülüşü sağlayabilmektir. Sizin birtakım kişisel istekleriniz ile sağlık ve doğallığı da birleştirerek sağlıklı bir gülüşü planlamaktır. Dişler, birbirleri ve onları çevreleyen yumuşak dokular ile uyumlu olarak dizilmiştir. Güzel bir gülüşün temel elemanları dişlerdir ve dolayısıyla diş şekilleri ve anatomik özellikleri hakkında kapsamlı olarak bilgi sahibi olmak, tüm tedavilerin temelini oluşturur. İyi tasarlanmış bir gülüşün nasıl olması gerektiği hakkında daha fazla fikir sahibi olabilmek için, yüz hatlarının iç ve dış kenarları incelenmelidir. Yüz hatları, cinsiyet, yaş, gülüş simetrisi, dişlerin sıralanışı ve renkleri, dudaklar ile diş etleri estetik gülüş ifadesini belirleyen faktörlerdir. Gülüş tasarımında tüm bu faktörler göz önüne alınarak dişlerin formu belirlenir.  Gülüş tasarımıyla daha genç görünmek mümkündür. Her açıdan çok daha sağlıklı, pırıl pırıl dişlere kavuşmanız mümkün. Diş beyazlatmadan, görünmeyen diş teline kadar kozmetik amaçlı birçok yenilik sizi bekliyor.


Kanal Tedavisi

Kanal tedavisi mine ve dentinden sonra dişin en alt tabakası pulpa olarak isimlendirilir. Bu tabakada dişe canlılığını veren sinirler bulunur.





Diş Apsesi

Periodontal bir apse, periodontal cepte hızlı büyüyen bakteriler sonucu oluşur. Periodontal bir cep, periodontal hastalık varken diş etlerinin enfekte olup dişlerin yüzeyinden çekilmeleri sonucu oluşur. Bu, sulkusu–dişlerle diş etleri arasındaki boşluk–üç milimetreden fazla derinleştirir. Derinleşmiş sulkusa cep denir. Apse, cebin plak bakterilerinin, tartar ve/ya yemek parçacıklarının, içinde hapis kalmalarına imkan verecek kadar derinleşmesi ile oluşur ve vücudun bağışıklık sistemi enfeksiyonla yeterince savaşamaz. Bu kontrolsüz, hızlı bakteri, bakteriyel ürünler ve enfekte diş eti dokusu büyümesi diş etlerinde büyük şişmeler gelişmesine neden olur. Bunların sonucu olarak dişi saran destekleyici bağ dokusu ve kemikte hızlı, ağrı veren bozulma oluşur. Periodontal apseler, periodontal sulkusun cep oluşturacak kadar derinleştiği diş etlerinin yanlarında herhangi bir yerde oluşabilir. Enfeksiyon sonucu meydana gelen kemik kaybının olduğu ileri periodontal hastalık durumlarında sık görülür çünkü beş milimetre ve daha fazla derinliği olan cep, apse oluşumu için ideal bir ortamdır. Apseler çok ağrılı olabilir; bunlar aniden görülen yumuşak lezyonlardır. Küçücük apseler bile çok büyük ağrılara neden olabilir. Apseler 40 yaş ve üzeri kişilerde daha sık görülse de bazen çocuklarda da olur. Periodontal apseler dokunulduğunda düzdür ve çapları iki ile on santimetre arasındadır. Bazı durumlarda bağışıklık sistem bozukluğu ya da eksikliği veya kontrolsüz diyabetlerde oluşur.

* Tedavinin ana amacı enfeksiyonu temizlemektir; buna genellikle cep astarını dikkatlice kazıyarak ulaşılır.
* Daha sonra kök yüzeyine yapışmış plak ve tartar ölçekleme ve kök yüzey temizliği ile temizleriz ve bu da muhtemelen enfeksiyonun tekrarlanmasını engeller.
* Enfeksiyonu yok etmek için antibiyotikler yardımcı olabilir.
* Apsenin neden olduğu rahatsızlığı gidermek için genellikle ağrı kesici ilaçlar öneririz.
* Apse bir kez iyileştiğinde size doku üretimi tedavisi ve/ya kemik cerrahisi önerilebilir; bu nihai tedavi olmazsa apselerin ileride yeniden olmasını davet ediyorsunuz demektir.


Diş Taşı (Tartar)

Tartar tükürüğünüzdeki minerallerin ve plakların bir ürünüdür. Taş, diş eti iltihabı ve periodontit gibi diş eti hastalıklarının başlıca nedenidir.




Ağız Kanseri

Ağız kanserlerinin sıklığı ve ciddiyeti ağız kanserlerinin çoğunluğu 45 yaşın üzerinde ortaya çıkar ve erkeklerde oluşma olasılığı kadınlara oranla 2 kat fazladır. Ağız kanserlerinin oluştuğu bölgeler sıklıkla; dil, ağız tabanı, dil köküne yakın yumuşak damak alanları, dudaklar ve diş etleridir. Ağız kanserleri erken dönemde teşhis edilerek tedavi sağlanmazsa yayılarak sürekli ağrı, fonksiyon kaybı, tedavi sonrası düzeltilmesi mümkün olmayan yüz ve ağız deformiteleri, hatta ölümlere neden olabilir. Diş hekimine düzenli aralıklarla gidilmesi ağız kanserlerinin erken dönemde yakalanması açısından da önemlidir. Dudak, dil, diş eti ve ağız tabanı kanserleri ağız kanserinin en yaygın türleridir. Nadiren yanak içi veya damak bölgelerini de içine alır. Tükürük bezlerinin birinde başlamış olabilir veya boğaz veya burun gibi ağız çevresindeki bölgelerden ağıza yayılmış olabilir. Kanserin birçok türünde olduğu gibi yine tedaviden en fazla faydayı sağlamak, kanserin vücudun diğer kısımlarına yayılmasını önlemek ve yüzde oluşabilecek şekil bozuklukları ile konuşma zorluğunu engellemek amacıyla erken teşhis önemlidir.

Kanser araştırma kurumları tarafından toplanan istatistiklere göre ağız kanseri erkeklerde Kadınlara oranla iki kat daha yaygındır. 40 yaşını aşmış insanlarda görülme olasılığı da daha fazladır. Ancak son zamanlardaki araştırmalar bu hastalığın genç hastalarda ve kadınlarda gittikçe daha yaygın hale geldiğini ortaya koymaktadır. İngiltere’de teşhis edilen 4.300’ü aşkın yeni ağız kanseri vakası vardır ve her yıl bu hastalıktan hayatını kaybeden 1.700’den fazla insan bulunmaktadır.

Diş Hassasiyeti

Sıcak, soğuk, şeker veya ekşi yiyecek-içecekler ağıza alındığında dişlerde ani bir tepki ve sızlama oluşur; ağrı-sızı başlar. Bu diş sızlaması keskin, ani ve derindir (bu durum halk arasında diş kamaşması olarak da adlandırılır). Çürük ve eski dolgular dışında hassasiyet en çok dişeti çekilmesi ile açığa çıkan kök yüzeylerinden kaynaklanır. Normal olarak, dentin (dişin ikinci ve önemli bir tabakası) mine ve sement (kök yüzeyini kaplayan özel tabaka) ile çepeçevre kuşatılmıştır. Diş hassasiyetinin sebebi tam olarak anlaşılamamışsa da hassasiyetin dişin sinirine mikron düzeyindeki kanalcıklar aracılığı ile iletildiği üzerinde duruluyor. Çekilen diş eti kök yüzeyinin sıcak, soğuk ve basınç etkilerine maruz kalmasına sebep olur. Açıkta kalan bu kanallar pulpaya ulaşır ve bu da ağrı hissedilmesine sebep olur.
 

Ağız Kuruluğu

Diş hekimliğinde bu hal için "xerostomia" terimi kullanılır. Tükürük bezlerinin tükrük salgılama fonksiyonlarının azalması sonucunda oluşur. Tükürük salgısındaki azalma ağızda oldukça ciddi sorunların oluşmasına yol açabilmektedir.




Diş Gıcırdatma

Bruksizm (diş gıcırdatma) genellikle uyku esnasında oluşan güçlü çene hareketlerinin neden olduğu çeneleri sıkma, dişleri gıcırdatma olayıdır. Toplumumuzda sık rastlanır. Genellikle bu alışkanlığa sahip bireyler bundan habersizdir.


Aft ve Uçuk

Aft ağız içerisinde sıklıkla yanak ve dudak mukozasında, dil üzerinde, yumuşak damakta, farenkste, diş eti üzerinde görülen solgun sarı-kırmızı hale ile çevrili oldukça ağrılı ülserleşmiş lezyonlardır. Toplumun %18-20 az ya da çok aft sorunu ile karşı karşıyadır. Bayanlarda daha sıklıkla rastlanır. Aft genellikle tek olarak seyretse de aynı anda birkaç bölgede birden görülebilmektedir.
Aftın oluş nedenini belirlemek için çeşitli araştırma yapılmıştır. Ancak aftın oluşumunu hızlandırıcı ve seyrini kötüleştirici birçok faktör faktör saptanmasına karşın oluş nedeni tam olarak belirlenememiştir.

Bu nedenle aft oluşumunu hızlandıran ve iyileşmesini geciktiren faktörlerden bahsetmek mümkündür.




Horlama

Normal erişkin insanların en az %45’i zaman zaman horlamaktadır. %25’i sürekli olarak horlamaktadır. Horlama problemi en sık şişman erkeklerde görülür ve yaşla birlikte her geçen gün artar.

 


Diş Çürükleri

Diş çürükleri daha çok koyu renklenmelerle birlikte görülen oyuklar olarak algılanmaktadır. Önlenebilir bir hastalık olmasına karşın dünyada diş çürüğü deneyimi yaşamayan çok az insan vardır.


Ağız Kokusu

Kötü ağız kokusu, çoğu zaman mahcubiyete, sosyo-psikolojik problemlere sebep olur; hatta evlilikleri bile olumsuz etkileyebilir;
- Özellikle sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlar,
- Şeker hastalığı (diyabet), (aseton kokusu),
- Böbrek yetmezliği (balık kokusu gibi),
- Karaciğer yetmezliği,
- Metabolizma bozuklukları (teşhisi zor olabilir, zaman zaman ortaya çıkan kötü bir balık kokusu),
- Açlık, diyet, ağız kuruması, oruçlu olmak (sıvı gıda eksikliklerinde vücuttaki yağ ve protein çözünmeye başlar, bu metabolizmanın yan ürünleri kötü ağız kokusu olarak yansır.)


Diş Ağrısı ve Tedavisi

Diş ağrısı; diş çürümesi, diş minesinin aşınması, diş etlerinin iltihaplanması veya bunlara benzer sebeplerden kaynaklanır.

Kesinlikle ağrıyan diş üzerine aspirin ya da herhangi bir ağrı kesici ilaç uygulanmamalıdır. Kimyasal yapıları sebebi ile bu gibi ilaçlar diş etinde ve çevredeki yumuşak dokularda tahrişlere sebep olabilmektedir. Bu da diş ağrısının yanında ekstra bir ağrının oluşmasına sebep olacaktır. Ağrıyan diş üzerinde ve dişlerin arasında bulunan gıda artıkları, diş fırçası ve diş ipi kullanılarak temizlenmeli ve yarım su bardağına yarım çay kaşığı tuz ilave ederek karıştırılmalı ve bu tuzlu su ile ağız iyice çalkalanmalıdır. Diş hekimine gitmeden önce ağrı kesici bir ilaç alınabilir. Eğer iltihap nedeni ile yüzde şişlik oluşmuşsa o bölgeye soğuk kompres yapılmalıdır.

Diş üzerinde çürük nedeni ile oyuk oluşmuşsa buraya çok az karanfil yağı (eugenol) emdirilmiş pamuk konulabilir. Eugenol ağrının hafiflemesini sağlayacaktır. Ancak, bu işlemi yaparken eugenol ün diş etine sızması önlenmelidir. Çünkü karanfil yağı da yumuşak dokuları tahrip edici özelliğe sahiptir. Bir an önce diş hekimine başvurulmalıdır.




Beslenme ve Diş Sağlığı

Şeker yeme sizin de bildiğiniz gibi diş çürütme de büyük bir etkendir. Tabi bu ne kadar şeker yediğinize de bağlı. Ne zaman ve nerede ne kadar şeker yiyeceğinizi bilmemiz sağlığınız açısından oldukça önemli. Bütün gün boyunca şekerli yiyecekler yediğiniz ve soda içtiğiniz zaman diş minesi dişlerinizi bu asitlere karşı korur.

Şekerlemeler, nane şekerleri daha fazla şeker içerdiğinden ağız içerisinde daha fazla etkiye sahiptir. Çoğu uzman böyle şekerli maddelerin yemeklerden en az 3 saat sonra alınması gerektiğini söylemektedir.

Şekerli ya da nişastalı yiyeceklerin yemekle beraber yenilmesi yalnız yenmesinden ağız açısından daha az zarar verici hale gelmesini sağlar. Çünkü bu sırada şekeri ve ağızdaki bakterileri temizleyen tükürük üretimi artar. Yatmadan önce şekerli yiyecekler yenmesi çok daha büyük derecede zararlıdır. (özellikle dişlerinizi fırçalamadıysanız). Çünkü uykunuzda vücudunuz yeteri kadar tükürük salgılaması yapamaz.

Çoğu insan için şekerli yiyecekleri bırakmak onlardan vazgeçmek kolay değildir.

Bu yüzden bu geçerli olan çözümleri deneyiniz;

* Yemekle beraber korbonhidrat alın.
* Yemekten sonra dişlerinizi fırçalayamıyorsanız ağzınızı iyice çalkalayın veya ağız ve diş temizleyici olan sakızlardan çiğneyiniz.
* Eğer hafif yemek yiyecekseniz şekersiz yiyecekler yeyiniz. (Peynir, patlamış mısır, yoğurt gibi).

Ağız ve Diş Bakımı

İdeal ağız hijyeni dişlerimizin mikrop plağından tamamen arındırılması ile sağlanır.
Gün içerisinde, yaşamımızı sürdürmek için yiyip içtiklerimiz plağın tekrar tekrar oluşmasına neden olur. Plak olgunlaşmadan, yani yeterli mikrop nüfusuna ulaşmadan, diş üzerinden uzaklaştırılırsa dişlerimize ve diş etlerimize zarar veremez. Bu bilgi dişlerinizi günde en az 2 defa fırçalayın denilmesinin ardındaki nedendir. Dişleriniz dört boyutludur. Ön, arka, yan ve çiğneyici yüzleri vardır. Mikrop plağı tüm yüzlere, özellikle girintili çıkıntılı yerlere yapışır. Ama insanlar genellikle sanki diş­lerin sadece ön yüzleri kirlenirmiş gibi sadece oraları fır­çalarlar. 40 saniye gibi süren, bu eksik fırçalama işlemi de, sadece fırçalanan bölgeleri korur. Fırçalanmayan yerlerde ise; özellikle arka dişlerin çiğneme yüzleri ve dişlerin ara yüzlerinde plak faaliyetleri bütün hızıyla devam eder. Yani bu bölgelerde çürük ve dişeti hastalığı için gerekli ortam sağlanmış olur. İdeal hijyen, dişlerin plaktan tamamen arındırılın asıdır.

Bu genelde yapıldığı gibi 40 saniye fırçalama ile sağlanamaz. Dişlerinizin ön, arka ve çiğneyici yüzleri kaliteli yumuşak bir fırça ile yeterli süre (yaklaşık 3 dakika) fırçalanmalıdır. Bu şekilde tüm yüzlerin fırçalanmasıağız-diş sağlığınızın yüzde 80'lik kısmını korur. Dişlerimizin ara yüzleri hâlâ plakla kaplıdır. Fırça kıllarının bu ara yüzlere ulaşması imkansızdır.

Dişlerimiz yan yana dizilerek bize o sevimli gülüşleri­mizi bahşeder. Dirsek temasıyla dururlar ama bir blok gibi de birbirine yapışık değillerdir. Dolayısıyla şu başımızın belası dental plağımız da dişlerimizin arasına rahatça yer­leşir, orada olgunlaşır; hatta buralarda daha da rahat eder. Çünkü düzenli bir fırçalama ile bile buralara ulaşılamaz. Belki çok küçük alanlardan bahsediyoruz ama konukları­mızın da gözle görülmeyecek kadar küçük olduğunu ve bi­zim küçük dediğimiz alanda trilyonlarca sayıya ulaştıkla­rını düşünürsek, bu bölgeleri ne kadar ciddiye almamız gerektiğini anlarız. Fırçanın giremediği bu ara yüzler diş­lerin şekline, dizilimine göre diş ipi, ara yüz fırçası ya da özel dental kürdanlarla mekanik olarak temizlenmeli, yani plak uzaklaştırılmalıdır. Bu bilgi, fırçaladığım halde dişlerim çürüyor sızlanmasının da cevabıdır. Dişlerinizi düzenli fırçalamanıza rağmen derin çürükler, diş kaybı, dişeti çe­kilmesi ve kanaması gibi ileri diş ve diş eti sorunları yaşamanızın temel sebebi, bu ara yüzlerin temizlenememesi ve buradan başlayan sorunların devamıdır.

Plakla savaşımızda bir silah da diş macunudur. Fakat nedense diş macununa gereğinden fazla değer verilir. Oysa plağın diş üzerinden uzaklaştırılmasını diş fırçası ve diş ipi gerçekleştirir. Diş macunu bunu daha konforlu, daha etkin bir temizlemeye dönüştürür. Bir de içindeki flor tak­viyesi ile dişlerimizin gücünü artırır. Dişlerimizin sararmasını önler. Fakat ben ıssız bir adaya düşecek olsam, ağız hijyenim için de sadece iki ürün alma hakkım olsa, diş fır­çası ve diş ipini alırdım. Beni kurtaran insanlara, belki sapsarı dişlerle gülümserdim, ama çürük ve dişeti sorunum olmazdı. İnsanlar daha önemli olan fırça kalitesi, şekli gibi özelliklerden çok diş macunu markası peşinde koşarlar. Tadı, kokusu hoşunuza giden flor içeren herhangi bir diş macununu kullanabilirsiniz. Ama fırça kalitesi, şekli, yu­muşaklığı dikkat edilmesi gereken noktalardır. Fırça kılları paralelliğini kaybettiğinde, sağa sola yamulduğunda de­ğiştirilmelidir.

Fırçamız çok yumuşak olmalıdır. Dişimizin üstündeki tabaka yani mikrop plağı, yapışkan bir tabakadır, ama ayakkabı çamuru gibi sert ve kazınması gerekecek kadar da değildir elbette. Dişinizin üstündeki bu yumuşak taba­kayı yumuşak bir fırçayla temizlemelisiniz. Sert fırça kul­lanırsanız, dişinizin mine tabakasında aşınmalara neden olursunuz. Bu da zamanla hem diş etlerinize travma etkisi yapar hem de mine tabakasında gözle fark edilmeyecek minicik çentikler açılmasını sağlar. Bu çentiklerin açıldığı yerlerde mine tabakası koruyuculuğunu kaybetmiştir ve dişinizde çürük olmamasına rağmen tatlı, soğuk ve ekşi gibi etkiler karşısında sızlamalar duyarsınız. Bir taraftan da, "Dişlerimi o kadar fırçalıyorum, yine de diş etlerim çe­kiliyor, ağrılarım oluyor," diye hayıflanırsınız. Bu durumu iyi bir hekim hemen anlar. Bu bölgede açılan mine taba­kasını özel maddelerle kapatır. Bu maddeler sık sık kontrol edilmeli, zaman içinde de bu tedavi tekrarlanmalıdır. Bu rahatsızlığın ileri düzeyde olanlarına daha ileri tedaviler de uygulanabilir.


Diş Dolgusu

Günümüzde kullanılan dolgu maddelerinin çoğu sadece dişe tutunur, yapışmaz. Bu nedenle diş hekimleri dolgu yaparken bazı tutucu önlemler alırlar. Bu önlemler özel tutucu oyukların hazırlanmasıyla mümkün olur. Dolgu yaparken ana kural olarak iyi bir kavite (oyuk) hazırlanır; ve dişe yapılacak dolguyla çürümeden önceki doğal biçimi tekrar verilmeye çalışılır.
 
 



Pedodonti Çocuk Diş Hekimliği ve Diş Oluşumu İle Gelişimi

Embriyolojik hayatta (anne karnında) ağız boşluğuna ait oluşum belirtileri 3. haftada görülmesine rağmen, dişlerin gelişimine ait ilk belirtiler 6. haftaya rastlamaktadır. 7. haftadan itibaren dişlerin tomurcukları hafta hafta belirmeye başlar.



Ağız ve Dişlerin Yapısı

Diş mine, dentin, sement ve pulpadan (diş özü) oluşur.

Mine: Vücuttaki en sert maddedir. doğal dişi en dıştan koruyucu bir katman olarak çevreler. içinde sinir hücreleri olmadığı için duyarlı değildir. % 97’si kalsiyum tuzlarından oluşur. Diş minesi altıgen “apatit” kristalleri şeklinde düzenlenmiştir. Minenin yapısına giren kalsiyum tuzları, organik diş maketi üzerinde yavaş yavaş çökelerek birikir ve kristalleşir. Bu birikme, ana rahminde iken başlar. Anne, gebelik süresince bazı ilaçlar alırsa veya çocuk mine teşekkülü sırasında bir hastalık geçirirse mine birikimi aksaklığa uğrayabilir. 0 zaman dişler sarı, gri veya kahverengi olur. Bazen de eksik (hipoplazik) teşekkül eder.

Dentin: Minenin altındaki tabakadır. Yetişkin bir insan dişinin %75'ini oluşturur. kemikle aynı yoğunluğa sahip olmasına rağmen ısıya ve dokunmaya duyarlıdır. Gerektiğinde içerdiği tamir hücreleri ile yeniden dentin dokusu oluşturabilirler. Dişin asıl kitlesini dentin (fildişi) tabakası oluşturur. Dentin, taç kısmında mine; kök kısmında da sement ile örtülüdür. Dentin canlı bir yapıdır ve % 70’i mineral tuzları; % 20si organik madde ve % 10’u da sudan oluşur. Dentinde çok sayıda kanalcık içerir. Bu kanalcıkların içi diş özü sınırındaki dentin yapıcı hücrelerin uzantıları olan iplikçiklerle doludur. Dentin yapan hücrelere “Odontoblast” denir. Dentin kanalcıklarının milimetre karede sayıları 10.000’e. yaklaşır. Diş, dolgu veya kaplama yapılmak için oyulur veya küçültülürse bu kanalcıklar açığa çıkar ve o zaman soğuk, sıcak, tatlı ve ekşiden ağrı duyulur.

Pulpa (Diş Özü): Dişin orta kısmına ve burada bulunan yumuşak dokuya verilen addır. Kökün ucuna kadar devam eder. Bu kısımda kan damarları yer alır ve bu damarlar sayesinde diş enfeksiyondan korunur ve daima aktif halde kalır. Aynı zamanda pulpada aşırı duyarlı sinir hücreleri bulunur ve bu hücreler sayesinde sıcak, soğuk ve basınç gibi duyular hissedilir. “Pulpa” adı da verilen diş özü, dentin tarafından oluşturulan bir odacık içinde yerleşen kılcal atar ve toplar damarlar; duyu sinirleri ve bütün bu yapıları koruyan bir destek dokusundan oluşur. Diş özünün dış çevresi dentin yapıcı hücrelerle (odontoblast) kuşatılmıştır. Bu hücreler, çürük ve diğer zararlı etkenlere karşı, dişi koruyan kale muhafızlarına benzer. Her hangi bir nedenle oluşan çürüğe karşı dentin yapıcı hücreler üstün gelirlerse bu hücreler diş özü kalesini dentinle sıvarlar; yenik düşerlerse diş özü açılır ve iltihaplanır. Bu etkinlik genç insanların diş özünde daha yoğundur.

Sement: Kökün etrafını kaplayan kemiksi bir tabakadır, çok incedir. Diş kökünün çene kemiğine tutunmasını sağlar. %65’i inorganik maddedir. Bazen kök etrafında ve kök ucunda aşırı sement birikebilir. Buna “Hipersemontoz” denir.

Pedodonti Çocuk Diş Hekimliği ve Çocuk Diş Gelişimi

Embriyolojik hayatta (anne karnında) ağız boşluğuna ait oluşum belirtileri 3. haftada görülmesine rağmen, dişlerin gelişimine ait ilk belirtiler 6. haftaya rastlamaktadır. 7. haftadan itibaren dişlerin tomurcukları hafta hafta belirmeye başlar.



Pedodonti Çocuk Diş Hekimliği ve Çocuk Diş Çürüğü

Süt dişleri normal dişlere oranla daha çok organik madde içerdikleri için daha kolay ve hızlı çürüyor. Bu nedenle ağız bakımına yetişkinler kadar dikkat etmeyen çocukların süt dişleri çok çabuk çürümeye yüz tutuyor.
Türk Diş Hekimleri Birliği’nden (TDB) alınan bilgiye göre, çocuklar, çürüğün erken döneminde görülebilen soğuk sıcak hassasiyeti ve hafif ağrı gibi sinyalleri zamanında yorumlayamazlar. Olayı ancak dayanılamayacak kadar ağrı olmasında fark ederler ki bu durumda çok geç kalınmış olabilir. Çocukların ağız bakımına yetişkinler kadar dikkat edemediğini belirten uzmanlar, çocuğun el becerisi, merakı ve ebeveynin tutumunun diş fırçalama alışkanlığını belirlediğini söyledi. Özellikle annelerin emzik ya da biberonu şeker, reçel gibi gıdalara batırarak çocuklara vermelerinin çocuklardaki diş çürüklerinin nedenleri arasında yer aldığını belirten uzmanlar, bununla birlikte uyku aralarında şekerli süt, meyve suyu gibi gıdaların içirilmesinin de çürüğü tetiklediğinin altını çizdiler. Çürüğü tamamen engelleyebilecek bir aşı ya da ilaç henüz geliştirilemediğini vurgulayan uzmanlar, “Ancak, çürük sayısını azaltmaya yönelik bazı malzemeler günümüzde kullanılmaktadır. Bunlardan birisi; ‘fissür örtücü’ dediğimiz malzemedir. Diş çürükleri genellikle azı ve küçükazı dişlerinin, çiğneyici yüzlerinde bulunan ‘fissür’ adı verilen oluklarda başlar. Bahsettiğimiz malzemeyle olukların üzeri kapatılıp, o bölgeye mikrop, yemek artığının sızması engellenerek çürük başlaması önlenir. Bu işlem, 6 yaşından itibaren çıkan kalıcı azı ve küçükazı dişlerine de uygulanabilir” diye konuştular.

Çürüğü engellemenin başka bir yolunun da dişlerin çürüğe karşı direncini artırmak olduğunu anlatan uzmanlar, şu bilgileri verdi:

Dişlere yüzeysel florür uygulanması suretiyle bu direnç kazandırılır. Bebek 6-8 aylıkken, (yani ilk dişler ağızda göründüğünde) temizleme işlemi başlamalıdır. Sabah kahvaltısı sonrası ve gece yatmadan önce dişleri (en azından çiğneme yüzeylerini) temiz bir tülbent ya da gazlı bezi ıslatarak silmek, temizlemek yerinde olur. Diş fırçası kullanımına ise çocuğun arka dişlerinin çıkmasından sonra (ortalama 2,5-3 yaşında ) başlanması uygundur. Okul öncesi çocuklarda diş fırçalama için bir teknik uygulatmak çok zordur. Bu yaşlarda önemli olan, çocuğa diş fırçalama alışkanlığı kazandırmaktır. Çocuklar diş fırçalarken çoğu zaman dişlerin görünen ya da kolay ulaşılan yüzlerini fırçalar. Oysa çürüklerin önlenmesi için dişlerin ara yüzleri ve çiğneyici yüzeylerini çok daha iyi temizlemek gerekir. Bu nedenle fırçalamadan sonra anne-babanın kontrolü iyi olur.”

Pedodonti Çocuk Diş Hekimliği ve Çocuklarda Ağız Koruyucuları

Ağız muhafazası, yumuşak plastik bir alet olup dişler üzerine geçirilir. Doğru olarak tasarlanmış bir ağız muhafazası takıldığında dudaklar, dil, çene ve dişler korunur. Bir numaralı spor travması ağız ve yüz yaralanmalardır ve diş ile ilgili hasarlar sadece ağrılı ve masraflı değil, aynı zamanda kalıcıdır da. Neyse ki pek çok ağız yaralanmaları, ağız muhafazası olarak da bilinen atletik ağız koruması takılarak engellenebilir. 


Ağız muhafazası, yumuşak plastik bir alet olup dişler üzerine geçirilir. Doğru olarak tasarlanmış bir ağız muhafazası takıldığında dudaklar, dil, çene ve dişler korunur. 

Pek çok kişi boks, hokey gibi yakın temasın olduğu sporlarda ağız muhafazasının takılmasının şart olduğunu bilir. Ancak pek çok kişinin farkına varmadığı şey, ağız hasarlarının çok büyük bir kısmının 7 ile 14 yaş arası çocukların, her yerde yapılabilen futbol, kaykay, tekerlekli paten veya bisiklet binme gibi aktivitelerde oluştuğudur. Ağız muhafazaları düşme ya da bir başkasına ya da bir alete baş çarpma riskinin olduğu her türlü aktivitede takılmalıdır. Yüz ve ağız hasarlarını önlemek için ağız muhafazası takılması gereken ve aralarında beysbol, futbol, basketbol, dövüş sanatları, kayma, voleybol ve jimnastiğin de olduğu 35 aktivite ve spor dalı belirlenmiştir. 

En sık rastlanan ağız yaralanmaları kırılan ya da kaybedilen dişlerdir ancak ağzın ya da çenenin altındaki hasarlar da şunlara neden olabilir;

* Çene çatlamaları,

* Beyin sarsıntısı ve beyin kanaması,

* Baş ve boyun hasarları,

* Çene eklemi problemleri,

* Çene kaymaları.


Bir ağız muhafazasının seçimi;


Üç tür ağız muhafazası mevcuttur;

* Hazır alınan ağız muhafazaları,

* Kaynat-ve-ısır türü ağız muhafazaları,

* Özel yapılmış ağız muhafazaları.


Hazır ağız muhafazaları, satın alındıkları şekilde kullanılırlar. Tam oturması için geliştirme ya da düzenleme yapabilecek bir değişiklik yapılamaz ve bu nedenle, hiç denecek kadar az koruma sağlarlar. Ayrıca bunlar sağlam durmaz ve rahatsızdır, nefes alma ve konuşmayı da engellerler ve sonuçta spor çantası içinde kalırlar ve kullanılmazlar. 

Kaynat-ve-ısır türü ağız muhafazaları daha iyidir çünkü satın alındıktan sonra ağıza oturmaları için sıcak suda kaynatılıp ısırılarak soğutulur ve dişlere uygun hale getirilirler. Ancak bu tür de, en iyi uyum sağlamadığı için konuşma ve nefes almayı engeller. Dahası bunlar kalın olmadıklarından yeterli korumayı sağlamaz ve bir süre sonra da kırılgan olduklarından, sıkça değiştirilmeleri gerekir. 

Özel yapılmış ağız muhafazaları bunların en iyisidir. İyi bir çift spor ayakkabısı fiyatına alınacak bu özel yapılmış ağız muhafazaları şunları sağlar; 

* Kritik alanlarda yeterli kalınlık; azami koruma sağlanır,

* Olabilecek en iyi oturma ve yerinde durma,

* Daha yüksek dayanıklılık; daha az değiştirme gereksinimi.


Özel yapılan ağız muhafazaları profesyonel bir diş teknikeri tarafından, esnek, kokusuz ve tatsız bir madde kullanılarak size özel üretilir. Size özel bir ağız muhafazasının üretilmesi için ilk seansta diş hekiminiz diş ölçülerinizi alır. Bu ölçülerden dişlerinizin modeli oluşturulur. Ağız muhafazası bu modele göre, ağzınıza en iyi oturacak şekilde yapılır. Takip eden seansta ağız muhafazanız ağzınızda denenir ve en iyi koruma ve rahatlık için ayarları yapılır. 

Bir ağız muhafazası kullanmak her durumda kullanmamaktan iyidir ancak size özel yapılmış bir ağız muhafazası çok daha konforludur ve bu yüzden severek kullanırsınız bir köşeye atıp sonra da unutmazsınız. Ayrıca, kişinin dişlerine tam olarak uyum sağladığından, yaralanmalardan koruma açısından çok daha etkilidirler. Özel yapılmış bir ağız muhafazası, standart ağız muhafazalarından biraz daha pahalıdır ancak ağızdaki mükemmel uyumu, rahatlığı ve mükemmel kalitesi, bu farkı ödemeye değer.


Diş Fırçalama

Ağız bakımında en önemli görev kişinin kendisine düşmektedir. Yeterli zaman ayırarak, sistemli bir şekilde yapılan bakım ile birçok sorunun oluşmasını engelleyebilirsiniz. Ağız bakımında en önemli görev kişinin kendisine düşmektedir. Yeterli zaman ayırarak, sistemli bir şekilde yapılan bakım ile birçok sorunun oluşmasını engelleyebilirsiniz. Diş hekimlerine düşen görev ise 6 ayda bir yapılan kontrollerle yapılan bakımı denetlemek, gözden kaçan ve ihmal edilen bölgeleri izleyip temizlemektir.

Pedodonti Çocuk Diş Hekimliği ve Çocuklarda Ortodonti

Ortodonti, ağız içerisinde düzgün sıralanmamış dişlerin düzeltilmesi ve bazı durumlarda da konum bozukluğu gösteren çenelerin düzeltilmesi ile uğraşan diş hekimliğinin bir bölümüdür.